Röportaj: Aykut Aydoğdu
- Gizem Eren Sütçüoğlu
- 3 Haz 2014
- 4 dakikada okunur
Çalışma öncesi ritüelleriniz nelerdir? Çizim aşamasında zihninizde ne gibi motivasyonlar yatıyor? Üretim süreciniz nasıl işliyor?
Açıkçası tetikleyici olarak iki şey var benim için, birincisi iyi bir müzik, ikincisi sürekli bir şey üretme takıntısı... bu biraz rahatsızlık verici ve sonuç her zaman istenildiği gibi de olmuyor malesef , en fazla çizmeye 2 gün ara verebiliyorum, daha uzun sürdüğünde kendimi psikolojik olarak kötü hissetmeye başlıyorum, bu sosyal ilişkilerime de yansıyor ‘sürekli üretme’ kelimesi kulağa hoş gibi gelse de ara vermek uzaklaşmak gerekiyor mutlaka. Özel bir süreç yaşamıyorum çizim yapmaya hazırlanırken. Tabletin başına geçiyorum düşünüyorum... düşünüyorum... olmuyor, devam ediyorum, sinirlerim bozuluyor, o an etrafımda birileri varsa onlarda nasibini alıyor tabi.Uzun sıkıntılı bir süreçten sonra, bir şeyler yakalamaya başlıyorum ve ondan sonra rahatlamaya ve iyi hissetmeye başlıyorum. Burada bana yardımcı olan tek şey müzikle hissettiğim anlık duygular, görüntüler...
Marmara Güzel Sanatlardan Hacettepe Güzel Sanatlara geçiş sürecinizden bahseder misiniz? Ankara’ya giderken İstanbul için dönüş planınız hazır mıydı?
Rahatına düşkün bir insan olarak, sanıyorum ev işleriyle uğraşmak okulla uğraşmak, İstanbul’ un kaosuna alışmak, o dönemde beni biraz ürküttü, ki bu arada aileye de yük olma fikri rahatsız ediciydi... Ben çok becerikli , atik bir adam değilim, kendi bildiğim iş dışında başka bir işe girsem muhtemelen 2 günde kovulurum, insanlar gece çalışıp sabah okuyor, ne yazık ki öyle biri olamadım. Belki de zorunda kalmadığım için hiç... Ankara’ya giderken mutlaka geri döneceğimi biliyordum, belli donanımları elde edip geri dönmek hayatımı çok kolaylaştırdı burada.
Mezuniyetinizin ardından bir sanat yönetmenliği deneyiminiz söz konusu. Bu deneyimin sizi illüstrasyona yakınlaştırma payı var mı? Yoksa illüstrasyon daima içinizde olan bir şey miydi?
Freelance çalışmaya başlamadan önce 4 yıl reklam ajansı deneyimim oldu, insanlarla birlikte çalışmanın keyifli yanları da var zor yanları da... Ama genel olarak epeyce can sıkıcı ajansta çalışmak. illüstrasyon yapma fikri her zaman vardı aklımda, ama ajans dönemi iyice tetikledi bu düşünceyi.
Çizimlerinizde teknolojiyi kullanma sıklığınız nedir? Geleneksel yöntemler konusundaki düşünceleriniz nelerdir?
Maalesef geleneksel çalışmayı çok uzun zaman önce bıraktım, tamamen dijital çalışıyorum, sadece ben o konuda tembelleştim diyebilirim. Neyse ki aynısı olmasa da dijitalde benzer etkileri yakalamak mümkün, tabi bu arada geleneksel çalışanları ve ortaya çıkan işleri çok takdir ediyorum, çok daha sınırsız bir dünya.
Kendi sanatsal üslubunuzu nasıl tanımlıyorsunuz?
Ben klasik üsluba yakın olduğumu düşünüyorum, nispeten biraz karsı duruşum var modern sanata, çok suyunun çıkmamasını yeğlerim, sınır koymak da değil elbette bahsettiğim, kolaya kaçmamak.
Time dergisinin 2006 yılındaki sayısı ile 1980 yılındaki sayısını karşılaştırıp 1980’ninkinin daha ağır ve güçlü olduğunu söylüyor Jack Unruh. Edebiyat için de yazarların ilk eserlerinin her zaman daha iyi olduğu söylenir. İllüstrasyon için bu nasıldır? Sizin bu işi yapmaya başladığınızdan beri en verimli geçen dönemleriniz ve varsa gerekçeleriniz nelerdir?
Time dergisinin 2006 yılındaki sayısı ile 1980 yılındaki sayısını karşılaştırıp 1980’ninkinin daha ağır ve güçlü olduğunu söylüyor Jack Unruh. Edebiyat için de yazarların ilk eserlerinin her zaman daha iyi olduğu söylenir. İllüstrasyon için bu nasıldır? Sizin bu işi yapmaya başladığınızdan beri en verimli geçen dönemleriniz ve varsa gerekçeleriniz nelerdir?
Buna hem katılıyor hem de katılmıyorum, amatör ruhla yapılan işlerin de yeri ayrı ustalık döneminin de... Bir yandan zaman dilimi olarak ele alırsak şuan popüler kültürle birlikte daha hızlı tüketiliyor her şey dolayısıyla üretim süreci de daraldı, bu kaliteyi etkiliyor muhakkak fakat bunun da doğurduğu iyi sonuçlar var, kafayı daha hızlı çalıştırmak zorundayız, pratik çözümler üretiyoruz yeni teknikler yeni bakış açıları geliştiriyoruz, her zaman üzerinde uzun uzun düşünmek amatör ruhun heyecanıyla işe sarılmak iyi sonuçlar doğurmayabiliyor. Benim en verimli dönemim sanırım şu anki dönemim. Kesinlikle çok daha açık kafam, bunun sebebi tarz olarak birbirinden farklı işler almaya çalışıyorum, tek bir bakış açısına ve tekniğe sabitlenip kalmak tehlikeli bana göre, bu sürecin de beni şuanda çok daha verimli hale getirdiğini düşünüyorum, sonuca çok daha rahat ulaşıyorum.
Herbert Lawrence Block’un elinize tutuşturduğu ve devamını getirmenizi istediği A4 kağıdındaki “çizim kalemlerini bulmak her geçen gün daha da zorlaşıyor” cümlesine neler ilave edersiniz?
Çizen eller bulmak daha da zorlaşıyor her geçen gün.
Derin araştırmalarımız sonucu sadece kurucunun ad ve soyadını bulabildiğimiz Türkiye İllüstratörler Derneği ile ilgili herhangi bir kazanç, his ya da bilgiye sahip misiniz?
Hiçbir fikrim yok maalesef, çok gerekli midir ondan da emin değilim.
Film afişi tasarımlarınızdan bahsedelim. Bu işin ilk size geliş aşaması nedir? Bünyenizin ne kadarı senaryonun içinde ne kadarı tanıtımın yanında duruyor?
Freelance olarak ilk işim Reha Erdemin Jin filminin afişiydi, çok da keyifli ve sorunsuz bir iş oldu, daha sonrasında yine Reha Erdem filmi ve birkaç farklı filmle devam etti. Seri işlere göre tek parça işleri seviyorum, tüm enerjimi tek bir işe odaklama fırsatı veriyor. Gişe işleri dışında işler geldikçe devam etmeye gayret ediyorum, Bana göre bir afişin içeriğe uygunluğu sadece türüne göre ayrımı yakalamakla kafidir, gerisi izleyiciyi cezbetmekte. Bir yerde işin ambalajı afiş, zaten afişe bakıp filmi afişte okumamıza da gerek yok.
Son zamanlardaki favori müziğiniz, en sevdiğiniz filmler ve her işini gözünüz kapalı takip ettiğiniz sanatçılar kimlerdir?
Müzik ve sinema konusunda eski kafalıyım, son zamanlarda her gün mutlaka birkaç kez dinliyorum bu şarkıyı (Robert Tepper – No Easy Way Out ) The Fountain, Mr. Nobody gibi filmleri seviyorum favorim Fight Club fakat yapım olarak izlediğim en iyi iş Six Feet Under serisi, üzerine bir şey yaparmı birileri bilemiyorum ama umarım yapılır. Sanatçıları çok fazla takip etmiyorum, çok iyi adamlar var, ama özellikle takip ettiğim biri yok, genelde sanatçılar tarzları dışına çıkmayı göze almıyorlar, Bu da bir sure sonra bende, işlerin etkileyiciliğini kaybetmesine sebep oluyor. Tekrarlar görüyorum, her zaman içeriği değiştirmek yeterli olmuyor, tekniği de değiştirmek gerekli.
İnsanların sürekli değişen harekeleriyle bir tuval üzerinde oluşturdukları desen nedir?
Daireler.

Comments